29 Şubat 2012 tarihinde İstanbul İSKİ Konferans Salonunda gerçekleşen Seminer Programında aldığım notları önemine binaen sizlerle paylaşmak istiyorum. Sırasıyla Japonya İstanbul Başkonsolosu Sn. Katsuyoshi HAYASHI bir açılış konuşması gerçekleştirdi. Konuşmasında afet yönetiminde ortak çalışmaların yapılmasının önemini vurguladı. Daha sonra söz alan İBB İtfaiye Daire Başkanı Sn. Ali KARAHAN şunları söyledi: 11 Mart 2011 de Japonya'da meydana gelen deprem ve tsunami afeti ile 23 Ekim 2011 de Van'da meydana gelen deprem afetini yaşadık. Maalesef depreme hazırlık yapılmadığında çok acı sonuçlar doğmaktadır. İstanbul'da da özellikle yapı stoğunun daha da iyileştirilmesi açısından Fikirtepe, Okmeydanı, Bayrampaşa, Zeytinburnu, Küçükçekmece, Ayazma, Fatih, Esenler, Kayabaşı bölgelerinde kentsel dönüşüm projeleri başlatılmıştır. İBB- JICA çalışmasında 4 farklı deprem senaryosu üzerinde çalışılmıştır. Mikro Bölgeleme Çalışmaları yapılmış, Tsunami haritaları, Afet ve Acil durum planı hazırlanmıştır. 2 milyon kişiye eğitim verilmiş 600 bin öğrenciye güvenli yaşam kitabı dağıtılmıştır. 72 heliport sahası hazırlanmıştır. 411 trafik kamerası yerleştirilmiştir. Daha pek çok risk azaltıcı tedbir İstanbul için uygulanmaktadır.
Tokyo Teknoloji Üniversitesinden Prof.Dr. Yoshimori HONKUA da şunları söyledi: Büyük Doğu Japonya Depremini anlatarak depremin kimyasını analiz edeceğiz. 9 magnitüd ölçeğinde olan tarihi depremlere baktığımızda hepsinin Pasifik Okyanusu kıyısında meydana geldiğini görüyoruz. Son Japonya Depremini Van depremi ile kıyaslarsak 9 magnütüd ölçeğindeki deprem meydana gelmeden 1 gün önce aynı bölgede 7.3 magnitüd ölçeğinde öncü bir deprem meydana geldi. Bu depremin ardından 9 ölçeğinde bir depremin meydana gelebileceğini tahmin edemedik. Depremin ardından meydana gelen artçı depremler, uzunluğu 600 km . genişliği 200 km . olan bir alanda meydana geldi. Geonet sistemi ile kabuk deformasyonu (crustal deformation) incelendiğinde doğu batı yönünde 1 metre , kuzey güney yönünde de 5 metre yüzey değimi meydana geldiğini tespit ettik. Bu değişimler 1000 adet önceden tesis edilmiş GPS cihazı sayesinde tespit ediliyor. Bu çalışmalara rağmen Pasifik Okyanusu derinliklerindeki değişimler bugüne kadar bilinemiyordu. Ancak son Japonya depreminden sonra yeni bir teknoloji geliştirilerek dünyada ilk kez yapılacak çalışma ile buradaki değişimler de artık izlenebilecektir. Eldeki verilerle Pasifikteki değişimin doğu batı yönünde 24 m . kuzey güney yönünde 3 m . olduğu düşünülmektedir. Deniz tabanında ise 3 m.lik bir yükselme olduğu düşünülüyor. Bu 3 m . lik yükselme 200x600=120.000 km2 lik bir alanı etkilemektedir. Van depremi ile kıyaslarsak Van depreminde 2 m . lik bir değişim olmuş, bu da 20x10=200 km2 lik bir alanı etkilemiştir.
Japonya’da olasılık sismik afet haritalarına göre (deprem olma riski olan alanların haritası) 30 yılda büyük ve yıkıcı deprem meydana gelme olasılığı %99 dur. Bahsettiğim yeni proje ile (GPS Acoustic Seafloor Geodetic Observations) deniz tabanına yerleştirilecek nirengi noktalarındaki GPS ler yardımıyla gelen sinyaller analiz edilerek deniz tabanındaki muhtemel değişimler ölçümlendirilecektir. Bu ölçümler birkaç cm. hata payı ile yapılmaktadır. Yine ayrıca bu proje sayesinde enerji birikimi de önceden tahmin edilebilecektir. Pasifik Okyanusunda yılda 9 cm . Filipin Denizinde de yılda 4 cm . yer değiştirme olmaktadır.
Tüm bu bilgiler ışığında geçen sene Japonyada meydana gelen depremin 1000 yılda oluşabilecek bir deprem olduğunu söyleyebiliriz.
Biraz da batı Japonya hakkında bilgi vermek istiyorum. Bölge hakkında 684 yılından itibaren deprem sayıları ve büyüklükleri elimizde mevcuttur. Bölge 4 alana ayrılmıştır. DONET 1 ve 2 projeleri ile erken uyarı cihazları yerleştirilmiştir. Bu cihazlardan alınan veriler kablo yardımıyla tek bir merkezde toplanmaktadır. Bu sistem sayesinde depremin nerede olacağı tahmin edilmekte ve bu doğrultuda tahliye işlemine hız verilmektedir. Tahminlerimizin doğru çıkması durumunda alınacak önlemler sayesinde daha büyük felaketler önlenmektedir.
1981 ve 2009 yılları arasında Japonya Türkiye arasında MEXT Projesi yürütülmüştü. 1999 da meydana gelen depremin daha doğusunda 1967 yılında da büyük bir deprem meydana gelmişti. Eskiden beri depremlerin doğudan batıya doğru seyrettiği görülmektedir. Bölgedeki bir sonraki depremin en son depremden daha batıda olacağı konusunda hem fikir olduk. Bu çalışmalar ışığında deprem Marmara Denizinde olacağından çalışmalarımızı bu yerde yoğunlaştırmak istiyoruz. Tabi ki bu söylediğimiz bir tahmindir. En son Büyük Doğu Japonya Depreminden edindiğimiz bilgiler ışığında da böyle bir şey olabilir diyebiliriz. Kesin olur diyemiyoruz. Japonya depremi de tahminlerimizin ötesinde meydana geldi.
1-Marmara Depremi ile ilgili sadece bizler değil bu bölgeye yoğunlaşmış tüm bilim adamları toplanıp depremin hangi karakterde olacağı konusunda ortak çalışma yapmalıdır.
2-Meydana gelecek afetin etkilerinin ne derece azaltılacağının belirlenmesi gerekir.
İşte bu iki sonuç bizim Doğu Japonya Depreminden elde ettiğimiz iki önemli noktadır.
Afetin etkilerinin ne derece azaltılabileceğini kendi alanıma giren konularla açıklayacak olursam öncelikli olarak binaların depreme karşı dayanıklı hale getirilmesi, depremin meydana gelme ihtimali yüksek olan yerlerin tespit edilip süratle gerekli noktalara bildirilmesi, biriken enerjinin ölçülmesi ve ne zaman açığa çıkacağı tahmini üzerine yoğunlaşılmalıdır.
Herkes kendi alanında bıkmadan yılmadan zarar azaltma çalışmalarına devam etmelidir.
Shichigahama Belediye Başkan Yardımcısı Sn. Masami TAIRA da şunları söyledi: 11 Mart 2011 de saat 14.46 da depremin meydana geldiğini öğrendik. İlk Tsunami dalgası saat 15.51 de geldi. Tsunaminin maksimum dalga yüksekliği 12.1 m . olarak ölçülmüştür. İlçemizde 4.2 km2 lik alan yani %31,7 oranındaki alan su altında kalmıştır. İlçe içinde 59 kişi, dışında ise 32 kişi ve 2 de itfaiye gönüllüsü olmak üzere toplam 96 kişi hayatını kaybetmiştir. Bunların 47 si erkek 44 ise bayandır. Gençler tsunaminin vurduğu ana kadar olan zaman diliminde yani 1 saat 5 dakikada gençler kaçabilmiştir. Hayatının kaybedenlerin çoğu yaşlılardır. Evini yüksekte zannedip bana bir şey olmaz diyenler de tsunami altında kalmıştır. 672 ev tamamen yerle bir olmuştur. Evi hasarlı olup da mağdur olan afetzedelerin sayısı toplam 1303 aileden 4295 kişidir. 36 bölgede tahliye merkezleri kurulmuş bunlar 20 haziran 2011 de kapanmıştır (Yani 3 ay süreyle hizmet vermiştir). 14 mart itibariyle 6143 kişi barınaklara yerleştirilmiştir. Evler depremden dolayı değil tsunami nedeniyle hasar görmüştür. Elektrik 14 marttan itibaren aşamalı olarak, su nisanından başından itibaren, gaz nisan ortalarından itibaren ve telefon da 14 nisandan itibaren aşamalı olarak verilmeye başlanmıştır. Geçici evlerin hazırlanması tamamlanarak 18 haziranda taşınma işlemleri tamamlanmıştır. Kamu tarafından 421 ev 7 ayrı bölgede tamamlanmış, buralara 414 aileden 4246 kişi yerleştirilmiştir. Kiralama yöntemiyle de 218 aileden 768 kişi evlere yerleştirilmiştir.
Japonya’da afetlerle ilgili eğitimler sürekli yapılmaktadır. Öğrenciler barınaklarda nasıl yaşayacaklarını afet olmadan önce giderek tecrübe etmektedirler. Yine gönüllülük de önemlidir. Bölgemize yardım için 10.000 gönüllü gelmiştir.
Afet önleme ve zarar azaltma için 3 parolamız vardır:
1.Kendi kendine yardım (Self-help)
2.İşbirliği yaparak yardımlaşma (Co-help)
3.Kamudan yardım almak (Help by public)
Bu üç tür yardımlaşma çok önemlidir. Biz bunun uluslararası yardım açısından önemli olduğuna inanıyoruz. Tüm dünya insanları olarak birbirimize bağlanalım ve yardım edelim.
JICA Türkiye Ofisi Başkanı Sn. Akio SAITO da şunları söyledi: Bizim daha önce yaşadığımız afetlerden çıkardığımız dersler ve tecrübelerden faydalanarak Türkiye’deki önlem tedbirleri açısından nasıl yardımcı olabiliriz diye düşünüyoruz. Bu deneyimlere göre nasıl planlama yapılabilir, nasıl stratejiler yaparsak problemleri minimize edebiliriz? JICA’nın Afet Risk Yönetiminde üçleme yaklaşımı bulunmaktadır. Bunlar 1- İş gücüne dayalı gelişim (Kaizen) 2-Risk iletişimi (Risk communication) 3-Gereğinden fazla önlem alma (redundancy)
Kaizen afet yönetim stratejisini güncellemek ve yenilemek ve bunu topluma yansıtmak için gereklidir. Risk iletişimi, risk iletişim kapasitesinin artırılmasını ve afet yönetiminde farkında olmama riskini en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Gereğinden fazla önlem alma ise çok katmanlı yetenekleri açığa çıkarmak için gereklidir. Bir örnek verecek olursak Minamitani yükseltilmiş otobanı, martta meydana gelen tsunami felaketini bloke ederek adeta bir set oluşturmuştur. Yani önlemler alındığında pek çok faydaya da hizmet etmektedir.
Afetlerle ilgili olası senaryolar hazırlanıp bu senaryo afeti ile başa çıkmak için kapasitenin artırılması gerekmektedir. Ancak afet olduğunda planlandığı gibi de yürüyebilir ya da bizim düşündüğümüzden çok daha büyük bir afet de meydana gelebilir. Bu nedenle çok yönlü çalışmak gerekiyor. Örnek verecek olursak tahliye planları ve müdahale ile afet eğitimleri yapısal olmayan tedbirlerdir. Ama tsunamiye yönelik deniz duvarlarının inşası ve kıyı setleri yapısal önlemlerdir.
Tahmin edilen olası risklerle başa çıkılamamasının nedenleri olarak bilimsel tecrübenin yetersizliği (yapıların bilimsel standartlarda yapılmaması vb.), şehirleşme (şehirler büyüdükçe müdahale zorluğu vb.) ve nüfusun hızla artması ve yaşlanmasını riski artırıcı faktörler olarak sayabiliriz. Tabi bunlar da yaptığımız senaryo ve afet olduğu zaman karşılaştığımız arasında farklılığa neden oluyor. Az önceki sunumda da gördük. Evime tsunami gelmeyecek diye önlemini almıyor evinden çıkmıyor ama tsunamiden hayatını kaybediyor. Benim evime zarar gelmez diyor. İşte bu senaryo üzerindeki önlem tedbirlerini halka ne derece aktarabiliyoruz. Burada vatandaşların verdiği hüküm önemli.
Her devlet ekonomik kalkınmayı ön plana koymaktadır. Ama gelişimin sürdürülebilmesi için (sustainable development) ve yapılan yatırımların bir doğal afette sıfırlanmaması için risk azaltma tedbirlerinin alınması gerekir.
Japonya’da pek çok risk azaltma tedbiri alınmaktadır. Mesela hızlı trenlerde deprem olduğunda devrilme riskini azaltma için hızını otomatik olarak düşüren sistemler bulunmaktadır.(Shinkansen disaster detection system)
Dr.Alpaslan Hamdi KUZUCUOĞLU
Kentsel Riskler ve Japonya Modeli
Konya Japon Kültür Merkezi Derneği Kültür Sanat Yayınları, 2012, Konya, 241 sayfa
ISBN 978-605-63408-4-0