17 Aralık 2009 Perşembe

JAPONLAR DEPREMLERİ UNUTTURMUYOR

Standard

Japonya’daki depremle mücadele sistemini yerinden inceleyenlerden biri Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisi Alpaslan Hamdi Kuzucuoğlu. Hâlihazırda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı’nda çalışan Kuzucuoğlu, 2006 ve 2007’de Japon hükûmetinin JICA bursu ile Kobe Üniversitesi’nde ‘Mega Şehirlerde Deprem Afeti için Zarar Azaltma Stratejileri’ kursuna katılmış. Japonya’da bulunduğu günlerde uygulamalı deprem tatbikatlarına da katılmış. İstanbul Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü’nde doktora çalışmasını sürdüren, Kültürel Miras Afet Risk Analizleri üzerinde yoğunlaşan Kuzucuoğlu’yla Japonya örneğini konuştuk.
-Japonya depremin yıkıcılığını nasıl önlüyor?Japonlar darbe yedikleri geçmişteki sayısız depremin ardından, bu afetle yaşamaya, olası riskleri en aza indirmeye odaklanmış bir millet. Zaten karakteristik yapıları nedeniyle çok iyi organize olabilen bir toplum. Tüm kamu kurumları ile özel sektör, üniversiteler ve STK’lar arasında bilgi paylaşımı söz konusu. Afetlerle ilgili eğitim okuldan da önce aile seviyesinde başlıyor. Okuldan sonraki dönemde de afet eğitimleri periyodik olarak devam ediyor. Deprem tatbikatlarına büyük bir ciddiyet ve samimiyetle katılıyorlar. Japonlar ayrıca depreme multi disipliner bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Yani tüm meslek grupları olaya dâhil ediliyor. Depremle sadece belirli meslek grupları ilgilenmiyor.
-Depremin etkisini minimize etme araçları neler?Afet risklerinin azaltılması ve “Riski Yönetme” konusunda uzmanlaşan Japonlar, bu doğrultuda teknolojiyi sonuna kadar kullanıyor. “Risk İletişim Sistemleri” adını verdikleri yapı çerçevesinde zarar azaltılıyor. Bunun içinde sismik afet haritaları, eğitim amaçlı simülatörler, erken uyarı sistemleri (internet, GIS, uzaktan algılama ve uydu iletişim vb.), kesintiye uğramayacak özel iletişim ağları, 24 saat çalışan acil iletişim ofisleri, etkin afet koordinasyon merkezleri yer alıyor. Parkları, hastaneleri, okulları afete uygun şekilde çok amaçlı olarak inşa ediyorlar. Yine dünyanın en büyük sarsma tablası özelliğine sahip E-Defence denen 3 boyutlu deprem test tesisinde yapıların deprem karşısındaki tepkisini ölçüyorlar. Bu onlara depreme dayanıklı yapı teknolojileri üzerine çalışma imkânı veriyor.
-Sosyal bilinç nasıl oluşturuluyor?
Japonlar eğitimi toplumun tüm katmanlarına yaymış. Örneğin, DMAT denilen ‘Afet Tıbbi Yardım Ekipleri’ kurmuşlar. Bu ekipler afet hastanelerinde görevli doktor, hemşire ve tıbbi koordinatörlerden oluşuyor ve afet anında çok seri müdahale edebiliyor. Sadece Kobe’de 5’er kişiden oluşan toplam 200 DMAT timi mevcut. Bu timler zevk ve ciddiyetle, diğer kurtarma ekipleriyle de koordineli bir şekilde çalışıyor. Zaten bu ciddiyet ülkenin ferdinden devletine kadar her ölçeğinde mevcut. Depremlerden elde ettikleri dersleri iyi analiz ediyorlar. Edindikleri bilgi ve birikimi diğer ülkelere de yaymak gayretindeler.
-Depremin etkisini azaltabilmek için Türkiye işe nereden başlamalı?Japonlar gönüllülük esaslı çalışmayı benimsiyor ve destekliyor. Özellikle emekliler her alanda gönüllü faaliyetlerine katılıyorlar. Yerel kamu görevlileri, uzmanlar ve bölge sakinlerinin katılımıyla toplum tabanlı çalışmalar yapılıyor. İnsanlar oturdukları bölgenin sorunlarını, risklerini birlikte tartışarak bölgelerinin geleceğine yön veriyor. Ayrıca müzelerinde yeni neslin daha önceki depremleri hatırlamaları ve ders çıkarmaları için büyük çaba harcıyorlar. Depremleri unutturmuyor, aksine her zaman hatırda kalmasını sağlıyorlar. Dolayısıyla, sosyal bilinçlenmeyi bu işin başı olarak görüyorum. Türkiye’de kurumlar arası koordineli işbirliği yeterli değil.
MESUT ÇEVİKALP-2010

0 yorum: